Fenerin ampulünün kaçak elektrikle yakıldığı anlaşılınca aldı birilerini telaş… Medyaya çattı her zamanki gibi… Ne de olsa her seçim döneminde oyların büyük bölümünü de medyaya çatarak almamış mıydı? Sorun yok o zaman, elektrik kaçağının hesabını vermektense işi gargaraya getirip hedef saptırmak daha kolaydı…
Nitekim Erdoğan hazretleri de aynen böyle yaptı. İktidarı ele geçirmesine çanak tutan ve ele geçirdikten sonra da koltuğuna adeta zamkla yapışmasını sağlayan grubu karşısına almaktan çekinmedi. Ancak unuttuğu bir şey vardı ki, kendisini o koltuğa getiren güç, getirdiği gibi götürmeyi de bilir. Erdoğan, bunu iyi biliyor olmalı. Ama devir değişti, köprülerin altından çok sular aktı. Tayyip Efendi artık kulağı çoktan geçtiğini düşünüyor olabilir ama boynuzların içine yerleşen kurtların o boynuzları nasıl da işe yaramaz bir hale getirdiğini de bilmesi gerekiyor.
Eceli gelen siyasetçinin medyaya saldırdığına çok kere şahit olmuşuzdur. Düne kadar bu iş danışıklı dövüş şeklinde gerçekleşse de bundan sonra nasıl bir hal alacağı da merak konusu oluyor. Zira malum medya grubunun Tayyip Bey’i pek üzmeye de niyeti yok gibi görünüyor.
Fenerin ampulü AKP’ye takıldığı günden bu yana Almanya ve Türkiye arasında bir dizi senaryolar ortaya atılıyor. Sanki yeni bir şeymiş gibi. Fenerden gelen ışığın aydınlattığı malum kanal ise yayınlarına hız kesmeden devam ediyor. Bu malum kanal acaba sadece fenerden gelen ışıkla mı aydınlandı?
Elbette hayır! Kanalın kuruluşunda kullanılan sermayeye bir bakmak gerek önce. Yimpaş Holding sağ olsun… Yimpaş’a paralarını kaptıran ahali şimdi bol bol o kanalı seyretsin belki anlarlar paralarının kimlerin cebine indiğini… Hatta o kanalı denetlemekle görevli RTÜK’e bile bakabilirler… Bu da yetmezmiş gibi Yimpaş’ın elinde kalan tek tük değerli yatırımların geleceği bile bu konuyla yakından ilgili olabilir. Mesela Aytaç Tesisleri bu minvalde gözaltına alınabilir.
Biz ne yazarsak yazalım kimsenin kulağı bunları duymayacaktır. Ama biz tarihe ve belgeye notumuzu düşmeyi kendimize bir görev telakki ediyoruz. İster dikkate alın ister almayın.
Daha fener hadisesi gündemden düşmeden bir başka skandal patlak verdi Mir Dengir Mehmet Fırat ile ilgili. Çıktılar TV’lerde tartıştılar.
Ne oldu ya da ne olacak? Yerel seçimlerde göreceğiz. Mahkemelerden yargıdan medet uman medeni vatandaşlarımız biraz da milletin vereceği karara dikkat etmeli. Eğer karar son genel seçimler ile doğru orantılı olacaksa, istediğiniz kadar mahkeme kurun fayda etmeyecek.
Yüce Türk milleti bu hususta kararı vicdanında verecektir ve bizzat bu kararın takipçisi olacağımı da ifade etmeliyim. Seçimleri dört gözle bekliyorum anlayacağınız.
Bu arada birilerine tu kaka yaparken kendi tezgâhlarına dönüp bakmak erdemini gösteremeyenler de hariçten gazel okumaya devam edeceklerdir muhtemelen. Neymiş Dengir Efendi inandırıcı olamamış. Peki, siz ne kadar inandırıcısınız hiç merak ettiniz mi acaba? Bu sorunun cevabını da yerel seçimlerde alacağımızı düşünüyorum.
Hatırlatmadan edemeyeceğim, Başbakan Tayyip Efendi ile MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Meclis’teki kankaları DTP’li kışkırtıcılar da yine boş durmuyor. Altınova’da yaşanan gerginliği fırsat bilerek sözde Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilciliğine soyunuyorlar. Erdoğan ne yapıyor? Bilgiyi DTP’li kardeşlerinden alıyor. Ne sıfatla ve ne hakla? Kimseden tık yok…
İşte bu yüzsüz güruha böylesine yüz verilmeye devam edilirse, bir gün gerçekten Kürt kökenli kardeşlerimizin gerçek temsilcileri kabul edileceklerdir. İşin kötüsü Kürt kökenli insanlarımız bunlara inanmaya bile başlayacaklardır.
Terör örgütünün en büyük destekçileri ve özenle beslenen terör örgütü elebaşının yalakası olarak hizmetlerine(!) devam eden “bazı” soysuzlar, ne idüğü belirsiz suçlamalarla içeri atılan paşalarımızdan bile fazla itibar görüyorsa burada biraz durup düşünmek gerekir.
Ergenekon safsataları ile içeriye onlarca insan alınıp adeta canlarına kastedilirken, biz hapisten terörist çıkartıp vekil diye meclis’e sokuyorsak, fener soygununun baş aktörlerine kırmızı halılar seriyorsak, uyuşturucudan hayali ihracata, dolandırıcılıktan rüşvete kadar ne kadar pislik varsa bulaşan vekilleri yargılayamıyorsak pek fazla da konuşmaya hakkımız yok!
O zaman sadece Tayyip Erdoğan ile birlikte “demokrasi” diye bağırabiliriz. Tabii bu sırada ne deve kalır, ne de havudu… Sonrasında ise ne vatan kalır, ne de namus…
Hakan Cem Işıklar