Türban Nereye Bağlandı?
Geçen yazımızda sormuştuk; “AKP ve MHP Türbanı nereye bağlayacak?” diye. Bu sorunun yanıtı yavaş yavaş ortaya çıkıyor. MHP, AKP’yi köşeye sıkıştırıp, türbanı kurtardım diye meydanlara koşacak, hem muhafazakârların takdirini kazanacak, hem de bu takdiri oya tahvil ederek yerel seçimlerde başarı umacak.
AKP ise “ben istedim oldu” diyerek yıllarca üniversite kapılarına bağladığı genç kızları sevindirecek, aynı zamanda yapılan tüm baskılara direndim ve anayasayı değiştirdim havası atacaktı. Ancak görünen o ki, her iki partinin de elinde patladı türban. Yani türban dolaştı. Nasıl mı? Bu meseleyi üstün zekâ örneği sergileyerek anayasa değişikliği ile gündeme getirenler, ek 17’de takılıp kaldı. Daha da çok takılacaklar. Anayasaya türbanı nakış gibi işlediklerini sanan aklı evveller, örtünün nasıl bağlanacağı konusunda şaşkına döndü. MHP’nin önerisine balıklama atlayan AKP şimdi durumu kurtarmak, başörtüsü değil, illa türban bağlamak isteyenlere karşı mahcup olmamak adına kıvırtmaya başladı bile… Neden? Çünkü MHP çene altından bağlama formülünü öne sürdü. Eğer bu kabul edilirse, bilmem hangi cemaatin, bilmem hangi şekilde türban bağlaması da ortadan kalkmış olacak. Yani farklı türlerde bağlanan türbanları ile hangi cemaatin mensubu olduklarını ifade eden kadınlar, yazık ki bundan mahrum kalacak. Mesele sadece saç telinin görünmemesi olsaydı bu konu sürüncemede kalmayacaktı. Türbancı kesimden itirazlar yükselmeyecek, AKP bu kadar tedirgin olmayacaktı. Ama olmadı. Kendi kazdıkları kuyuya kendileri düştü.
MHP’nin de durumu AKP’den farklı sayılmaz. MHP, Tayyip Erdoğan’a kontra atak yapacağım diye düşünmeden, tartışmadan, kamuoyuna zaman tanımadan ortaya attığı önerinin altında kaldı. Kamuoyunun laiklik konusunda hassas olan kesiminin tam sempatisini kazandığı bir dönemde, bu atağı ile puan kaybetti. Başta asker kesim olmak üzere, tüm gerçek cumhuriyetçilerden de tepki topladı. Anlaşılan türban ek 17. Madde’ye bağlandı. Daha gerçekçi deyişle dolandı ya da düğümlendi. Bakalım bunu çözmek için hangi dâhiyane fikirler ortaya atılacak? Hep beraber göreceğiz.
Vakıflar Kepazeliği
Tüm bu türban tartışmalarının arasında sıkışıp kalan Vakıflar Yasa Tasarısı’na karşı MHP’nin sergilediği muhalefetin inandırıcılığı da zaafa uğramış gibi görünüyor. Tasarıya ihanet yasası diyerek karşı çıkan MHP’lilerin, bu ihaneti yaptıklarına inandıkları bir parti ile türban meselesini nasıl kol kola çözmeye çalıştıkları hiç de unutulacak gibi değil.
AKP’li Hayati Yazıcıoğlu başta olmak üzere bütün AKP grubunun cansiperane bir şekilde savunduğu Vakıflar yasası, aslında fiilen gerçekleşen rezillikleri yasallaştırmaya yönelik bir hamle. Bunlardan biri yurtdışından vakıflar aracılığı ile yapılacak maddi yardımların önünün açılması. Bir diğeri de, yabancıların Türkiye’de vakıf kurabilmesi ya da temsilcilik adı altında faaliyet gösterebilmelerine imkân tanınması. Bakan Yazıcıoğlu Meclis’te vakıfların bir Türk geleneği olduğunu anlatıyor ballandıra ballandıra ama yabancıların gelip Türkiye’de bu faaliyeti yürütebilmesini de hararetle savunuyor her nasılsa.
Aynı bakan, vakıf konusunda bir mütekabiliyetin de söz konusu olmadığını da iddia ediyor, aynı Tayyip Erdoğan gibi. Ortada yalanlar, ithamlar ve iddialar ile dolu bir süreç var. Vakıflar gibi insani bir konuda mütekabiliyet esasına bakılamayacağı iddiası ise hem komik, hem de rezaletin bir başka perdesi. Peki, AKP’nin azınlık kuruluşlarına devretmeye hazırlandığı binlerce taşınmaz ne olacak? Bu taşınmazların bazılarından kaynaklanacak tazminatlar ne olacak?
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı ile AB ve komşu Yunanistan’a caka satmaya kalkışan AKP, bu kepazeliğin vebalini nasıl öder? Millet buna kayıtsız kalabilir mi? Buna hakkı var mı? Erdoğan hazretleri buyuruyorlar; Bu yasa bir “devlet politikasıymış!”. Evet, o koskoca Atatürk bilmiyormuş bunu, azınlıklara ait bu kurum ve kuruluşları Lozan ile sağlam bir temele bağlamış. Sen de Atatürk’ün bilmediği hiç de anlamadığı “devlet politikası” gereği, o temelin altını oyup, su katacaksın! Bunu da utanmadan çıkıp 70 milyona ilan edeceksin, bir marifetmiş gibi.
Bu cesaret nereden geliyor?
Belli ki bir diyet ödeniyor. Kimse saf değil, her aklı başında insan bunu anlıyor. Ama bu diyeti kim, kimin adına, nasıl ödüyor? buna bakmak lazım. Yüzde 46 mı iktidar sahiplerini bu kadar pervasızlaştıran? Kendilerine duydukları güvenin nedeni bu mu, yoksa başka bir şey mi? -Belçika’dan yediğimiz kazığa karşı sadece konuşacaksın, hiçbir yaptırım uygulamayacaksın,-PKK ile masaya oturmanın ETA ve İRA örneklerine bakarak türlü yollarını arayacaksın,-Türk bayrağı en çok senin zamanında hakarete uğrayacak, sen yalnızca bakacaksın,-Amerikan karteli Cargill’e yasadışı faaliyetlerini sürdürmesi için yasa hazırlayacaksın,-Yunan, Batı Trakya Türklerini yeryüzünden silmeye çalışılacak, sen teşekkür eder gibi vakıflar yasası çıkaracaksın,-O da yetmeyecek, Vakıfların ardına 301’i takacaksın. Vallahi de billahi, iyi cesaret. Ama bu cesaret 340 ile olmaz, başka bir şeyler var bunun arkasında. Eşbaşkanlık mı dersiniz? Yoksa eyalet valiliği mi? Ya da bir başka şey mi bilemem. Ancak artık bu yüzde 46’nın da ölüm uykusundan uyanmasının vaktidir, aynı muhalefetin, medyanın ve sivil toplum örgütlerinin uyanması gerektiği gibi.
Hakan Cem Işıklar
17 Şubat 2008
kyrie shoes
Kasım 19, 2023I must voice my passion for your kind-heartedness giving support to those people that should have help on this important field. Your personal dedication to getting the message up and down appears to be especially productive and have usually enabled women like me to achieve their dreams. Your own informative advice indicates this much a person like me and especially to my mates. Best wishes; from everyone of us.